Yazılım dünyasında test mühendislerinden bahsedildiğinde zihinlerde hemen o tanıdık şablon beliriyor:
Kod yazmayı çok sevmeyen mühendislerin başlangıç pozisyonu.”
Bir dönem o kadar sık duyuldu ki, neredeyse herkes bu rolün basit bir teknik pozisyon olduğuna ikna oldu. Ama işin gerçeği biraz daha katmanlı; sosyoloji mezunu bir test mühendisi olarak sosyologlarla bazı ortak noktalar taşıdığına dair kişisel bir gözlemim var. Kulağa ilk anda tuhaf gelse de bu benzetmenin düşündüğünüzden daha geçerli tarafları bulunuyor.

Sosyologlar toplumun davranışlarını, ilişkilerini, gizli dinamiklerini analiz eder (biliyoruz). Test mühendisleri de yazılımın toplumu” diyebileceğimiz kullanıcıların davranışlarını, alışkanlıklarını, beklentilerini ve özellikle de beklenmedik anlarda ortaya çıkan sorunları anlamaya çalışır. İki mesleğin de ortak noktası şu: yüzeyde görünen yetmez. Bu ekran açılıyor” demek de yetmez; Bu ekran neden böyle açılıyor, kullanıcı burada ne düşünüyor, bu akış hangi davranış kalıbına çarpar?” gibi sorular in esasını oluşturur. Sosyolojide görünmeyen emek” dendiğinde ne kastediliyorsa, testte de neredeyse birebir karşılığı vardır.

Şimdi gelelim sosyoloji mezunları için bu alanın neden bu kadar uyumlu göründüğüne. Kağıt üzerinde test mühendisliği teknik bir roldür ama pratikte işler bundan çok daha karışıktır. İş kurallarını bilmek tek başına yeterli değildir; hedeflenen kullanıcı kitlesi başka bir şeydir, gerçek kullanıcı kitlesi bambaşka. Bir ekibin aldığı kararlar, ürünün nasıl kullanılacağı, hangi davranış kalıplarının tetikleneceği… Tüm bunlar teknik bir eğitimden ziyade analitik düşünmeyi, gözlem becerisini ve sezgiyi çağırır. Yani Kod biliyor musun?” sorusu tek başına tabloyu açıklamaz.

Sektörde uzun süredir anlatılan bir hikâye daha var: test mühendisliği bir zamanlar başlangıç pozisyonu” olarak görülürdü. Kodlamayla çok barışamayan bazı mühendislerin test tarafına yöneldiğine dair yorumlar hâlâ sık sık duyulur. Bu anlatılar ne kadar genellenebilir tartışılır ama böyle bir algının varlığı bile rolün prestijine gölge düşürmeye yeter. Bir süre sonra da Test mi? Hıh, entry-level işte… Burda başlarsan bir daha yükselemezsin” yaklaşımı kök salmaya başlar.

Sonra işler ilginç bir şekilde değişmeye başlar. Alan dışı çalışanlar devreye girer. Teknik eğitimi olmayan ama analiz gücü yüksek, detay fark etme refleksi gelişmiş, kullanıcı davranışını sezebilen insanlar test mühendisliğine adım atınca sektördeen azından bazı ekiplerdehava değişir. Özellikle manuel test mühendisliğinde çıtanın belirgin şekilde yükseldiğini söylemek hiç de yanlış olmaz. Çünkü test, kulağa basit gelse de aslında bakış açısı isteyen bir iştir; teknik bilgi sonradan öğrenilir ama düşünme biçimi o kadar kolay şekillenmez.

Tabii bu değişimin de yan etkisi olur: alan dışı çalışanlar başarılı olunca bu kez başka bir yanılgı ortaya çıkar.

Madem mühendis olmayanlar da yapabiliyor, o zaman çok daha kolaydır (!)…

Bu yaklaşımın gerçekliği tartışmalıdır, ancak böyle bir yorumun zaman zaman dile getirildiği çok açıktır.

Bu inişli çıkışlı algı döngüsü test mühendisliğini uzun süre gri bir alanda tutar. Önce önemsenmez, sonra niteliksiz profillerle doldurulduğu için gerçekten önemsiz görünür, sonra alan dışı insanların katkısıyla ivme kazanır, ardından yeni bir kolaydır” söylemi başlar. Kısacası, tam bir sosyolojik vaka. Bu döngünün ortasında ise şu gerçek her zaman yerini korur: teknik bilgi bugün her zamankinden daha erişilebilir. Yapay zekâ, dokümantasyon cenneti, hazır framework’ler… Teknik bariyer tarihin en düşük seviyesine inmiş durumda desek çok da abartmış olmayız.

Ama zor olan teknik bilgi değildir.

Zor olan: analiz.

Zor olan: davranışı okuyabilmek.
Zor olan: kullanıcıyı gerçekten anlamak.
Zor olan: sistemin nerede tıkandığını sezebilmek.
Zor olan: Bu böyle çalışıyor ama neden böyle çalışıyor?” sorusuna takılabilmek.

Bu yüzden test mühendisliği yalnızca Butona tıkladım, çalıştı” demek değildir. Test süreci, çoğu zaman sosyolojik bir okuma gerektirir. Kullanıcının davranışını tahmin etmek, ekip içi kararların sonuçlarını okumak, bütünsel bir bakış açısıyla sistemi değerlendirmek… Bu yönleriyle test mühendisliği, teknikten çok daha fazlasını talep eder.

Ve işin finaline gelelim. Test mühendislerini sosyologlara benzetmek yalnızca bir metafor değildir; yazılımın insan tarafından kullanıldığı gerçeğine yapılan bir atıftır. Bir ürünün kaderini belirleyen şey çoğu zaman kod değil, insan davranışıdır. Dolayısıyla test mühendisliği alanının alan dışı” kişilere açık olması işin kolaylığından değil, işin çok boyutluluğundan kaynaklanır. Teknik bilgi öğretilir, ama bakış açısı kolay şekillenmez.

Bu yüzden test mühendisliği, sosyoloji gibi, göründüğünden çok daha derin bir alandır. Ve kabul edelim: sektön henüz bunun tam farkında olduğu da pek söylenemez.

Privacy Preference Center